Kitap İncelemesi | Nikolay Gogol-Palto Üzerine

Debi Çakar
5 min readDec 7, 2021

--

Umarım keyifli bir gün geçiriyorsundur sevgili okur. Burada olmanın bir sebebi var, Gogol’u daha iyi anlamak ya da Palto’yu yazdığı dönemin Rusya’sını merak ettiğin için. Ben her zaman okuduğum kitabın hangi dönemde geçtiğini, nerede geçtiğini çok merak ederim çünkü bu okuduğum hikâyeyi daha anlaşılır kılar. Sonuçta böyle hikâyeler yoktan çıkmıyor; hepsi mutlaka bir olaya, bir ya da birden fazla kişiye, belki düzene, belki hayatın kendisine bir atıfta bulunuyor.

Sevgili okur, bu kitabı okuduysan ne mutlu sana ama eğer henüz okumadıysan senin için bir iyilik yapacağım. Yazımın ilk kısmında dönemin Rusya’sından bahsedeceğim ki kitabı okumadan önce buna hakim ol. Yazının geri kalan kısmı ise kitap hakkında olacak, eğer okumadan öğrenmek istemiyorsan lütfen orayı atla ve okuduktan sonra bir daha gel. Keyifli okumalar dilerim…

Nikolay Gogol, 1809 Ukrayna doğumlu mizahçı, oyun yazarı ve romancı biri olarak Rus edebiyatının yönünü önemli derecede etkileyen bir büyüğümüzdür. Özellikle de Palto adlı kısa öyküsü, 19.yüzyılın Rusya’sını tüm gerçekçiliğiyle gözler önüne serer ve gerçekçiliğin (Russian realism) temeli olarak kabul edilir.

Nedir Bu Rus Gerçekçiliği?

Basit bir deyişle, sıradan insandır. Sıradan, toplumda herhangi bir önceliği olmayan ve hayatı kazanmaya çalışan insanların resmini çizmektir. Palto da bu nedenle dikkat çekmektedir. Dostoyevski’nin çok ünlü bir sözü vardır:

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”

Bu boşuna söylenmiş bir söz değildir, hepimiz sıradanızdır ve hayatı kazanmaya gelmişizdir bu dünyaya. Tabii ki Gogol’dan öncesinde de mor bir göz yüzünde pembe bulutlar uçmuyordu fakat hiç kuşkusuz ki Gogol kadar insanın en temel ihtiyaçları üzerinde de bu kadar gerçekçilikle durulmamıştır. En azından o dönem Rusya’sında.

Rusya ve Baskıcı Rejim

Palto, Rus Çarı Birinci Nikolay dönemlerine tekabül eder. Bu dönemde Rusya, dış dünyaya neredeyse kapanır ve baskıcı uygulamalar artar. İç politikadaki bu baskıcı davranışlar, Rusya’nın dış politikasına da yansır. Kutsal ittifak politikasını sürdüren Birinci Nikolay, bu politikaya milliyetçi ve müdahaleci özellikler katar. Bir diğer tarafta ise Fransız Devrimi’nden etkilenerek yeni bir anayasa ile Çar’ın otoritesini sınırlamak isteyen aydınlar yer alır fakat aydınların darbe girişimi (Dekabrist Ayaklanması ya da Aralıkçılar İsyanı — 14 Aralık 1825) başarısızlıkla sonuçlanır. Hatta şöyle çirkin bir durum da yaşanır, söylemeden geçemeyeceğim. Bu darbe girişiminde yakalanan beş liderin idam kararı çıkar ve idam sırasında, liderlerin boyunlarına bağlanan halatlar kopar. Rus geleneklerinde, eğer bir idam mahkumunun halatı koparsa hayatı bağışlanır. Fakat Nikolay, onların hayatlarını bağışlamaz ve yeni halatlar getirttirip idamı tekrarlatır. Kısacası, anlayabileceğin üzere ciddi derecede baskıcı bir ortamdan çıkma bir hikâyeyi konuşuyoruz. Hatta kitabın başında Gogol bunu oldukça eleştirel ve alaycı bir dille şu şekilde ifade ediyor: (no spoiler)

“Devlet dairelerinden birinde… Ama hangisinde olduğunu belirtmeden geçsek daha iyi olacak. Çünkü devlet dairelerinde, askeri birimlerde, özel kalemlerde, kısacası kamu hizmeti gören kurumların herhangi birinde çalışanların hepsi tepki göstermek için fırsat kolluyorlar; alınganlıkta üstlerine yok.” (9)

Asimetrik Toplum, Sahte Düzen

Çarlık rejimi altında ne yazık ki bürokrasi halka yabancılaşmıştır ve kamu kurumlarından herhangi birine başvuran ‘sıradan’ bir insanın derdini anlatabilmesi ve sorununu çözebilmesi neredeyse imkansızlaşmıştır. Hatta insanın kendine muhatap bulabilmesi bile şükür edilecek bir durum haline gelmiştir. Hayat, yoksul olan için çok zordur Palto’da. Kendi parasını, alnının teriyle kazanmaya çalışan için de keza öyledir. Hatta kendi parasıyla üzerine palto alan için de zordur hayat. Zorluğun olduğu yer gerçektir ve Palto bu nedenle gerçek bir hikâyedir.

Hadi artık biraz olaylara bakalım…

Temel İhtiyaçlar Basamağı

Her insan okuduğu kitabı bir şekilde anlar. O nedenle her olayı, her karakteri anlatmayı sevmem. Bu bilgileri herhangi bir inceleme yazısında da bulabilirsin. Beni etkileyen kısımları paylaşmak isterim. Mesela bir insanın en temel ihtiyacından… Nedir o? Maslow’un piramidini gözümüzün önüne getirelim. İlk basamakta fiziksel ihtiyaçlar yer alıyor yani yiyecek, su, barınma ve dinlenme. Bir insan eğer en temel ihtiyacını karşılamıyorsa burada nasıl bir toplumdan söz edebiliriz? Ve hangi düzenden? Evet, Akakiy’den bahsediyorum. Ana karakterimizden. Hiç adil bir hayat sürmeyen Akakiy’in yüzüne ikide bir hayat tarafından tokat atılması her okuyucu üzecek boyutta. Bu kadar da olur mu diyorsun ama oluyor işte. Gogol, dönem Rusya’sının insana nasıl davrandığını aslında hiç de acımasız bir şekilde değil, tam da olması gereken gibi doğru bir şekilde yansıtmış. Tüm hikâye bundan ibaret. Sevgili Akakiy’in, soğuk Rusya ayazlarında üzerine giyecek kalın ve onu sıcak tutabilecek bir paltosunun olmaması. Aslında var bir paltosu fakat giyilemeyecek kadar eski ve yırtık.

“Akakiy Akakiyeviç, aşması gereken uzaklığı olabildiğince hızlı koşmaya çalıştığı halde sırtının ve omuzlarının şiddetle sızladığını hissetmeye başlamıştı. Sonunda, bunda paltosunun bir günahının olup olmadığını düşündü. Evde iyice gözden geçirince paltosunun tam da sırtına ve omuzlarına denk gelen iki-üç yerinde kumaşın incecik tül haliden geldiğini keşfetti; kumaş o kadar aşınmıştı ki arkası görünüyordu, astarı da dağılmak üzereydi.” (18)

Az önce hayatın attığı tokatlar dedim. Dememeliydim, düzenin attığı tokat. Ama bunu bilerek yaptım sevgili okur. Çünkü tokadı vuran hayat değildir; sistemdir, yaşadığın yerdeki düzendir. Düzen, sana o tokatları nasıl karşılaman gerektiği konusunda yeterli desteği veremiyorsa temelleri sağlam olmayan, insana değer vermeyen bir sistemde yaşıyorsun demektir. Yani sahte düzenin bir parçasısındır.

Hayatının En Önemli Günü

Hayatının en önemli günü ne zamandı sevgili okur? En azından şimdiye kadar ki hayatının. Mesela ilk sevdiğini anladığın gün olabilir ya da iş teklifi aldığın. Belki aydınlanma yaşadığın bir an. Ya da her an. Belki de hiçbir an. Bence bir insanın “en önemli günü” yoktur. Bunu tartışabiliriz ama asıl konu ne biliyor musun? Hangi insanın en önemli günü şu olabilir :

“Tam olarak hangi gün olduğunu söylemek zor ama Petroviç’in (terzi) sonunda paltoyu getirdiği gün, Akakiy Akakiyeviç’in hayatındaki en önemli gündü.” (30)

Sistem bunu da yapmayı başarmış baksana, Akakiy ise sistem mağdurlarından sadece bir tanesi. Hiç kuşkusuz Gogol’un Palto’su, boğazında isli bir iz bırakmış olabilir. Belki de her yutkunduğunda seni rahatsız eden ince telli bir düğüm. Anlatılanın evrensel bir boyutu olduğu yadsınamaz bir gerçek, özellikle de yoksul insanların hayata tutunma çabalarını gözlemlememek elde değil. Bugün hâlâ ilgi ile okuyorsak bunun sebebi hikâyenin gerçekçiliği, insani boyutta yapılan vurgular, kamu kurumlarının zekice ve edebi bir dille eleştirilmesi ile ilgilidir.

Gogol’u ve o dönemin Rusya’sını öğrenmeden önce Palto’nun böyle bir konuyu işlediğini açıkçası tahmin etmemiştim. Hatta hiçbir şekilde ne ifade etmek istediğini de anlamamıştım. Ama şu an büyük bir içtenlikle söyleyebilirim ki insanın hallerinden bu denli gerçek ve meta karşısındaki tutsaklığından bahsedilen bu denli çarpıcı bir metin daha önce okumadım.

Peki Ya Fantastik Son Neden?

Bu kadar gerçekti bir hikâyenin fantastik bir son ile bitmiş olmasından dolayı kafalar karışmış olabilir. Hemen ne olduğunu hatırlayalım. Paltosu çalınan Akakiy, hikâyenin sonlarına doğru üşütür ve yataklara düşer. Bedeni daha fazla bu zayıflığı kaldıramadığı gibi ruhu da artık öteki dünyayla oldukça barışıktır. Ne yazık ki ölür…Bununla kalmaz, Akakiy’in ölmüş olan ruhu şehrin belirli yerlerinde görülür ve kendisi, insanların sırtlarından paltolarını alır. Neden acaba?

Bu fantastik sonun bir nedeni, insanların zor şartlarda edindikleri eşyaların, onların hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu gerçeği ve kaybedildiği takdirde adeta gözlerinin arkada kalacağının vurgulanmak istenmesidir. Aslında bizim fantastik son olarak adlandırdığımız oldukça çaresizce bir adalet arayışından başka bir şey değildir. Çünkü biliyoruz ki Akakiy Akakiyeviç’in ruhu, kendisini sürekli aşağılayan adamın paltosunu aldığı zaman huzura kavuşmuştur. Bu doğrudan o dönem Rusya’sının içinde bulunduğu çaresizliğin ve karamsarlığın açıkça ifadesidir.

Gerçek hayatta çözümsüz olan durum ancak ve ancak fantastik bir son yaratılarak çözüme kavuşturulmuştur Gogol tarafından. Peki ya sevgili okur, bizler için adalet nasıl kendine bir alan yaratabilecek bu dünyada? Çünkü bizler kurmaca bir karakter değiliz, fantastik sonumuzu yazamıyoruz. Tabii eğer büyük bir simülasyonun parçası değilsek. Neyse neyse. Nikolay Gogol’a sonsuz teşekkürlerimizi buradan sunalım ve bu yazıyı da burada bitirelim.

Mutlu günlerde, keyifli okumalar dilerim.

D.Ç.

--

--